Yeni bir araştırma, dünyadaki dört nehirden birinin çevre ve insan sağlığını tehdit edecek düzeyde uyuşturucu kirliliği yaşadığını ortaya koydu. Uzmanlar, su ile karıştırılan antibiyotiklerin insan sağlığı için ciddi tehlike oluşturabileceğine dikkat çekiyor.
Yeni bir araştırma, dünyadaki dört nehirden birinin çevre ve insan sağlığını tehdit edecek düzeyde uyuşturucu kirliliği yaşadığını ortaya koydu. Uzmanlar, su ile karıştırılan antibiyotiklerin insan sağlığı için ciddi tehlike oluşturabileceğine dikkat çekiyor.
Araştırma, bu alandaki ilk gerçek küresel çalışma olarak kabul ediliyor. Çalışmada, bilim adamları tüm kıtalarda 104 ülkede 258 nehir üzerindeki binlerce tesiste 61 aktif uyuşturucu maddenin konsantrasyonlarını ölçtüler.
PNAS’ta yayınlanan araştırmaya göre dünyada sadece iki yer; İzlanda ve Venezuela’da, uyuşturucu kullanmayan yerli halkın yaşadığı Yanomami köyü yakınlarındaki su kaynaklarında uyuşturucu bulaşmasına rastlanmadı.
İlacın yaklaşık 20 yıldır bir şekilde sulara girdiğini ve canlı organizmaların biyolojisini etkileyebileceğini bildiğini söyleyen araştırma ekibinin başkanı Dr. önceki çalışmalardan elde edilen veriler esas olarak Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Çin’e odaklandığından, bu çalışmaya kadar sorun.
En kirli nehirler hangi şehirlerde akıyor?
Araştırmaya göre etkin ilaç maddesi bakımından en yoğun kümülatif kirlilik Pakistan’ın Lahore kentinde gözlemlendi. La Paz, Bolivya ikinci, Addis Ababa, Etiyopya üçüncü sırada. La Paz’dan akan Seke Nehri, hem arıtılmamış kanalizasyon hem de nehir yatağı çevresinde bırakılan atıklar nedeniyle kirliliğin en yüksek olduğu çalışma alanı olarak bulundu.
Avrupa’da en yoğun kümülatif kirlilik Madrid’de ölçüldü. Madrid ayrıca dünya sıralamasında ilk %10 içindeydi. Glasgow, İskoçya da küresel sıralamada listenin ilk yüzde 20’sinde yer aldı.
Çalışma, ülkenin sosyoekonomik durumu ile nehirlerindeki yüksek uyuşturucu kirliliği arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koydu. Bu bağlamda, en çok etkilenen ülkeler Hindistan ve Nijerya gibi düşük ve orta gelirli ülkeler oldu. Araştırmacılar bunun, bu ülkelerdeki insanların uyuşturucu satın alma gücüne sahip olmalarına karşın ilaçları filtreleyebilecek pahalı kanalizasyon sistemlerinden yoksun olmalarından kaynaklandığını düşünüyor.
Araştırmalarda kirlilik nedeni olarak tespit edilen bir diğer durum da ilaç fabrikalarından çıkan kimyasalların nehirlere sızmasıdır. Örneğin Bangladeş’te bir ilaç fabrikasından geçerken nehrin aşağı kesimlerinden alınan örneklerde antibiyotik metronidazol oranı güvenli kabul edilen düzeyin 300 katı bulundu. Bu, çalışmada bulunan en büyük güvenlik ihlalidir.
Antibiyotik kontaminasyonu yeni bir salgını tetikleyebilir
Geçen ay yayınlanan kapsamlı bir çalışmada, 2019 yılında 1,2 milyondan fazla insanın antibiyotik direnciyle doğrudan ilişkili bakteriyel enfeksiyonlardan öldüğü ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Birleşmiş Milletler’e göre, su yollarına dökülen antibiyotikler bakterilerin antimikrobiyal direnç kazanmasına neden olabilir.
Antimikrobiyal direnç durumlarında kullanılan antibiyotik içeren ilaçlar hastalığa neden olan bakterilere karşı etkisizdir ve hastanın iyileşmesini engelleyebilmektedir. Uzmanlar, kısaca AMD olarak bilinen antimikrobiyal direncin gelecekte yeni bir salgına yol açabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.
Araştırmaya göre ilginç bir şekilde, uyuşturucu kirliliğinin yüksek olduğu Güney Asya ve Sahra altı Afrika’daki ülkelerde antimikrobiyal direnç yüksektir.
En çok hangi ilaçlar bulundu?
Karbamazepin, çalışmada en çok tespit edilen aktif farmakolojik maddelerden biriydi. Bazı epilepsi türlerini tedavi etmek için kullanılan ilacın çözülmesi zaman alır. Bu ilacı bir diyabet ilacı olan metformin ve kafein takip eder. Araştırmacılara göre nehirlerde bulunan kafein içeceklerden olduğu kadar ilaçlardan da geliyor. Araştırma alanlarının yarısından fazlasında bu üç ilacın bulunduğu iddia ediliyor.
Bir etkin ilaç maddesinin konsantrasyonu %25,7’yi aşarsa su yaşamı tehdit eder hale gelir. Biyolojik olarak aktif olan bu bileşikler, erkek balıkları dişilere dönüştürebilir, üremeyi bozabilir ve hatta hayvanların kalp atışlarını değiştirebilir.
Tespit edilen diğer bir tehlikeli konsantrasyon, beta bloker propranolol ve alerjilere karşı kullanılan loratadin adı verilen bir antihistamindir. Ek olarak, Antarktika hariç her kıtada sitalopram ve venflafaksin gibi antidepresanlar bulunmuştur.
Araştırmacılar, çevredeki ilaçlara ve kimyasallara daha yakından bakmanın, bu fırınların olumsuz etkilerini azaltacak stratejiler geliştireceğini umuyor.